18 Ağustos 2012 Cumartesi

Lana Del Rey - Born To Die


Lana Del Rey son zamanlarda hakkında baya konuşulan bir şarkıcı. Farklı tarzı ile hemen bir dinleyici kitlesine sahip oldu. Bir arkadaşımın isteği üzerine üçüncü albümünü incelemeye karar verdim.

01 - Born To Die (9/10)
Albüme adını veren ve aynı zamanda ikinci single olarak yayınlanan parça, Bond tarzı yaylılarla başlıyor. Yavaştan başlayan vuruş ve nefes alıp verir gibi vokaller şarkının altyapısını hazırlıyor. Derken Lana’nın vokali başladığında, kendinizi 70’lerde bir gece kulübünde canlı müzik dinler gibi hissediyorsunuz. Sesindeki ağırlık, enstrümanlarla desteklenmiş bu yüzden hiç kulak tırmalamıyor. Nakarattaki dalgalı vokalleri şarkıya orijinallik katmış. Melankoli havası şarkı boyunca devam etse de içinizi baymıyor.
02 - Off To The Races (6/10)
Rap gibi söylenen vokallerle başladıktan sonra daha tiz bir vokalle devam eden şarkı, yine zengin bir altyapıya sahip. Nakarat kısmında biraz hareketlenip, birkaç vuruş daha katılıyor altyapıya. Farklı bir prodüksiyonla Lady GaGa şarkısı olabilecek nitelikte bir parça. Bu özelliğiyle de Lana’nın aslında yaptığı müziğin popüler müziğe o kadar da uzak olmadığını anlıyoruz. Orkestral bir biçimde sona eren şarkıda R&B havası da çok iyi bir şekilde yedirilmiş.
03 - Blue Jeans (9/10)
Yine ağır ve kasvetli bir vokalle karşı karşıyayız. Gitar tınıları arasında, fark etmeden nakarata geçiyor şarkı. Vokallerdeki tizleşme şarkıyı hatırlaması kolay hale getirmiş. Çekilen aşk acısı adeta vokallere işlenmiş gibi dinleyenlere kolayca aktarılıyor. Ortalara doğru hızlanan melodili bölüm, şarkının eksik olduğu hareket öğesini de tamamlamış. Albümün iddialı parçalarından ve üçüncü single olarak karşımıza çıkıyor.
04 - Video Games (6/10)
Çanlarla başlayıp sonrasına arp ve piyano ile devam eden şarkı, diğerlerine göre daha yavaş bir tempoda. Yayvan vokaller en çok bu şarkıda fark ediliyor. Savaş sonrası harabeler arasından kurtulup hayatta kalmaya çalışan bir insan gibi azimli bir tonla söylüyor şarkıyı. Şarkı, albümün ilk single'ı olarak yayınlanmış.
05 - Diet Mountain Dew (6/10)
Albümde şimdiye kadar dinlediğim şarkılar içerisindeki en hareketli olanın bu parça olduğunu söyleyebilirim. Vokallerde biraz daha mutluluk hakim olmuş bu sefer. R&B vuruşları hakimiyeti arasında kasvetli melodi ve vokal kombinasyonuna rağmen şarkıda çok fazla bir ağırlık hissedilmiyor. Köprü kısımlarındaki çocuksu vokaller şarkıyı havalandırmış. Daha sonra nerdeyse arka plan müziksiz söylenmeye başlanan nakaratta Lana’nın çıplak sesini duyabiliyorsunuz.
06 - National Anthem (9/10)
Havai fişekler patlıyor. Konuşur gibi okunan sözlerin ardından, koronun söylediği nakarat geliyor. Verse kısımlarındaki ağır müzik şarkıya bir asalet veriyor. Nakaratta koro kullanılması şarkıya eğlenceli bir hava katmış ve nakarat kesinlikle çok fazla akılda kalıcı. R&B vuruşları birçok şarkıda hissediliyor ancak o sığ ve sıradanlık gitmiş yerine dolu dolu parçalar gelmiş gibi. İkisini güzel kombinasyonlarla bir araya getirmiş olması Lana’nın diğer şarkıcılardan ayrılan yanı olmalı. Şarkı albümün öne çıkanlarından ve beşinci single olarak yayınlanmış.
07 - Dark Paradise (9/10)
Tiz vokallerle başlayan şarkıda yine kasvetli bir hava yakalanmış. Albümdeki şarkılar arasında en akılda kalıcı ve radyoya uygun nakarata bu parçanın sahip olduğunu düşünüyorum. Korku ve endişenin üzerine çekilen güven duygusu, bir nebze de olsa içini rahatlatmış olsa da yine de bir kaygı var vokallerde. Güzel konulu bir video kliple yayınlanırsa iyi satışlar elde edebilir bence. Yine R&B altyapı zaman zaman hissedilmekte ve üzerine döşenen yankılı vokaller şarkıya asalet katmayı başarmış. Şarkının bir de daha tempolu bir demosu bulunuyor, dinlemenizi tavsiye ederim.
08 - Radio (6/10)
Aşırı yavaş vokallerin kullanıldığı verse kısımları, şarkıya üşengeç bir yapı oluşturmuş. Nakarattaki kısık sesli tiz vokaller şarkıyı tam olarak ifade etmeye yetmiyor sanki. Şarkıdaki potansiyel aslında biraz daha farklı olarak ortaya çıkartılabilirdi. Yine de hafif altyapı kulağa dinlendirici geliyor. “Radio” telaffuzunu çok tuttum. Ağaçlar arasında bisiklet sürerken kulağında bu şarkı ile insan sonsuza kadar sürebilirmiş gibi geliyor sanki.
09 - Carmen (4/10)
Ağır devam eden diva şarkıları gibi başlıyor. Konuşma gibi vokaller şarkının kasvetini biraz da olsa alıp götürüyor. Nakaratın son kısmındaki “Lightni-i-ing” kısmı hariç nakarat pek akılda kalıcı gelmedi bana. Albümün filler’ı olmaya aday bir şarkı çünkü öne çıkan bir bölümü veya prodüksiyonu bulunmuyor. Şarkının bir video klibi bulunuyor ve single olarak da bazı ülkelerde yayınlanmış.
10 - Million Dollar Man (5/10)
Sarhoş vokaller ve müzikal parçası kıvamında bir şarkı. Altyapıda kullanılan farklı elementler, şarkıyı diğerlerinden ayırıyor. Bazen kopup gidercesine serbest salınan vokaller, bir kalp yarasını anlatmakta. Nakarattaki sözler çok basit olmasına rağmen söyleyen Lana olunca dinleyeni yine de etkiliyor.
11 - Summertime Sadness (6/10)
Lana kırmızı elbisesinden daha cool değil herhalde. Sade yapıdaki nakarat şarkıya tam uymuş. Nakarat sonrası biraz hızlanan melodiye rağmen arka plandaki vuruşlar şarkının kasvetinin dağılmasını engelliyor. Summertime kelimesini “Su-su-summertime” diye söylediği kısımlar, güzel olmuş. Şarkının sonu ise kesinlikle dinlenmeli, keşke daha uzun bir bitiş yapılsaydı dedirtiyor insana. Şarkı dördüncü single olarak yayınlanmış.
12 - This Is What Makes Us Girls (6/10)
Bu kadının hiç mutlu, eller havaya şarkısı yok mu? Ya da olmayacak mı? Diye soruyorsanız, cevabı bu şarkı olabilir. Tabi beklediğiniz şarkı türüne de bağlı değişir bu. En azından nakarat kısmı o kadar iç karartıcı değil. Ve kadının tarzı ve duruşu düşünüldüğünde hiçbir zaman discolarda bangır bangır çalınan müziklerden yapmayacaktır zaten. Bu şarkıyı söylerken acı çeken kadın vokallerini duyamıyoruz. Şarkıyı diğerlerinden ayıran en büyük özellik de bu.
13 - Without You (7/10)
Lana tekrar acı çekmeye başlıyor. Hangi kafayı yaşıyor bilmiyorum ama nakaratta ne anlatmak istiyorsa hislerinin tamamı dinleyenlere geçebiliyor. Zaten birçok şarkıda kelimeleri bile kendi içinde melodilendirmesi onları akılda kalıcı hale getirmiş. Ayrıca çoğu şarkıda benzer vuruşlara sahip altyapıyı kullandığı anlaşılıyor. Şarkıyı kurtaran nakarat olmuş.
14 - Lolita (4/10)
Abartılı hazırlanmış bir altyapı daha. Vokallerin agresifliği bir süre sonra fazla geliyor. “Hey Lolita Hey” kısımları bir korku filminin cinayet sahnesi replikleri gibi ürkütüyor insanı. Nakaratta hecelediği kelimeler ve üst üste vokal karmaşası şarkıyı biraz kompleks hale getirmiş. Parçayı özümsemek isteseniz bile sizi zorluyor.
15 - Lucky Ones (6/10)
Western şarkısı gibi başlayıp sonradan karakter kazanan şarkının bir tek nakaratındaki zengin altyapıyı sevmedim. Fazla prodüksiyon kurbanı olmuş bence. Garip baykuş sesleri ve korkutucu davullar yerine tüm şarkı boyunca akustik bir hava hakim olsaydı kulağa daha hoş gelebilirdi bence. Tiz vokaller yeterince yorucu olabiliyor zaten. Final kısmı bir filmin kapanış müziği olabilecek kadar güzel ama.

Albümün genelinde hakim olan kasvetli, ağır hava ve Lana’nın sarhoş ve yayvan vokalleri tarzının altyapısını oluşturmuş. Bu albümle çıkışını çok iyi yaparak birden dikkatleri üzerine çeken Lana acaba sonraki çalışmalarında da bu tutumunu sürdürebilecek mi? Her ne kadar ondan “Judas” tarzında şarkılar duyamayacak olsak da, vokallerini daha sakin altyapılarda da gösterebilirse çok daha iyi olabilir bence. Ondan orkestral şarkılar dışında, daha kolay dinlenebilen çalışmalar da duyabilmek dileğiyle. Yine de dinlediğim tarza biraz uzak kaldığı için birçok şarkıya alışmak zaman alıyor. Ancak birkaç dinleyişten sonra favoriniz olabilecek şarkılar albümde mevcut. 

(6,5/10)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder