29 Nisan 2011 Cuma

Melanie C - Northern Star

Sporcu Baharatın 1999 yılının yaz aylarında tanıtımına başladığı ilk solo albümü, hayranları tarafından heyecanla bekleniyordu. Albümün yayınlanmasından önce saçlarını kısacık kestirip adeta bir erkek çocuğu gibi görünmeye başlayan Melanie C, albümde rock ağırlıklı bir sound çizeceğinin işaretlerini, verdiği solo konserlerde fazlasıyla hissettiriyordu. Spice Girls şarkılarının güçlü sesi, acaba tek başına neler başarabilecekti?
01 - Go! (10/10)
Albümün açılış parçası bizi davullarla karşılıyor. Melanie C bu şarkıda William Orbit ile çalışmış ve gayet de iyi bir iş çıkarmışlar. Biten bir ilişkinin ardından karşı tarafa olan hislerin anlatıldığı şarkı, vokalleri ile de başarılı bir grafik çiziyor. Şarkı ilerledikçe birbiri üzerine eklenen vokaller ve köprü kısmındaki enstrümantal kısım şarkının hızından hiçbirşey kaybetmeden akıp gitmesine yardımcı oluyor. Melanie C, canlı performanslarında şarkının bazı kısımlarında küçük değişiklikler yaparak şarkının daha da vurucu olmasını sağlıyor. Kısacası mükemmel bir açılış parçası.
02 - Northern Star (9,5/10)
Albümle aynı adı taşıyan ve ikinci single olarak yayınlanan bu şarkı, Melanie C'nin yumuşak vokalleriyle başlayıp nakaratta tam anlamıyla hayat buluyor. Arka plandaki enstrümanların birbirleriyle uyumu harika. Şarkı devam ederken bir yükselen bir alçalan kısımlar sizi adeta denizin üzerine uzanmışsınız gibi bir his veriyor. Sözlerinin, grubunun son dönemleri hakkında olduğu rivayet ediliyor. Şarkının ortasındaki enstrümantal kısım, single'da bulunan 'Full Version' ile daha da uzatılarak şarkının dinlenirken adeta insanı kendinden geçirici bir etkiye sahip olması sağlanmış.
03 - Goin' Down (10/10)
Albümün ilk single'ı olarak yayınlanan şarkı, gerek sözleri gerekse de sert soundu sayesinde Melanie C'nin o dönem 'Sporty Spice' imajından sıyrılmak için bürünmeye çalıştığı asi rocker kız imajına çok katkıda bulundu. "Erkek çocuğuna benzedikten sonra biraz da terbiyesiz konuşayım, gazetecilere orta parmak yapayım" amacıyla çıkılmış yoldan devam ederken, şarkının sözleri içerisinde bulunan 'Bitch, whore' gibi kelimeler nedeniyle şarkının videosu birçok televizyon kanalı tarafından boykot edilerek yayınlanmadı. Bu nedenle şarkı hayranlar dışında pek fazla kitleye ulaşamadı. Eski partnerinin yaptıklarına ışık tutarak sert bir dille cevap veren sözler, medya tarafından da sert bir dille eleştirildi. Ancak buna rağmen yayınlandığı günden itibaren hayranlar arasında favori olarak gösterilmektedir. Akustik versionu da kesinlikle dinlenmeli.
04 - I Turn To You (8,5/10)
Albümün dördüncü single'ı, albüm ilk çıktığı sıralarda çok fazla bilinmiyordu. Gizemli ve biraz da karanlık soundu, nakarat boyunca düzlüğe çıkmış gibi neşelenmekte. Şarkı, yayınlanmadan önce remixlenerek tam bir dans parçası haline getirildi. Albüm versionu, yayınlanana göre daha yavaş ve sakin bir havada. Albümün listelerde ikinci bir numarası olan şarkı, daha sonra akustik olarak da söylenmiş ve hayranlar arasında bir klasik olmuştur. Birkaç sanatçı tarafından da coverlanan parça, remix versionu sayesinde Melanie C'nin kim olduğunu bile bilmeyen kitlelere ulaşmayı başardı. Şarkı sona ermeden önceki enstrümantal kısım, albüm versionunun en can alıcı noktası olarak zihnimize kazınıyor.
05 - If That Were Me (8/10)
Albümün beşinci ve son single'ı, hafif vokalleri ve arka plandaki gitar ile daha başlar başlamaz sizi havasına sokuyor. Sokakta yaşayan insanlardan bahseden şarkı, hüzünlü bir atmosfer ile başlayıp devam ediyor. Melanie C'nin vokalleri şarkının temposu ile harika bir uyum içerisinde. Sözler içerisindeki "I couldn't live without my phone but you don't even have a home" cümlesi tüm şarkıyı özetleyici niteliğe sahip. Kendinden önceki single'lar kadar başarıya sahip olamayan bu parça yine de ilk albümde olması nedeniyle şarkıcının klasikleri arasındaki yerini aldı.
06 - Never Be The Same Again (10/10)
Bu şarkı için Melanie C'nin bugüne kadarki en fazla bilinen şarkısı desem yalan olmaz. Sporcu baharat bu şarkıda albümdeki genel soundun aksine R&B sounduna daha yakın bir tarz yakalamış. Tabi şarkıda konuk olarak söyleyen rahmetli Lisa Lopes'in de bunda etkisi çok fazla. Video klibinde uzakdoğu sporlarıyla uğraşıp en sonunda nirvanaya ulaşan Melanie C, şarkı sayesinde listelerdeki ilk bir numarasına da sahip oldu ve bu sayede insanlara tek başına da başarılı olabileceğini göstermiş oldu. Biraz daha uzayan saçları, albüm ilk yayınlandığı dönemdeki rocker kız imajından kurtulmasına da yardımcı olmuştu. Aranızda şarkıya heryerde fazlasıyla denk gelmiş bünyeler var ise, bir de akustik versionunu dinlemenizi öneririm.
07 - Why (9/10)
Albümün en karanlık ve depresif şarkısı olarak karşımıza çıkan Why, şarkı boyunca birşeyleri sorgulamaya devam eden bir kızın duygularını anlatıyor. "You've ended something that didn't have a chance to start" sözleriyle bir paradoksa yol açmış olsa da, melodisi sayesinde insanı derinden etkileyebiliyor. İkinci nakarattan sonra çığlık çığlığa bağıran bir Melanie C ile karşılaştığınızda, "Vay be!" diyebiliyorsunuz. Sözlerde bahsettiği çaresizliğini vokallere çok güzel yansıtabilmiş. Bugün bile canlı perfomanslarında dinleyenlerin tüylerini diken diken edebilecek bir atmosfere sahip. Şarkı "Neden yar neden" nidalarıyla ağır enstrümanlar eşliğinde son buluyor.
08 - Suddenly Monday (10/10)
Albümün en eğlenceli şarkılarından biri olan parça, karşısındaki kişiye hislerini açıklamayan birilerinin duygularına tercüman oluyor. Piyano vuruşları arasında hızla ilerleyen şarkı sizi alıp havalara çıkartacak kadar heyecanlı ve mutlu bir şekilde ilerliyor. Şarkı biterken duyulan trompetler şarkıya bambaşka bir hava katmış. "Şarkı çok güzel ama hemencecik bitiveriyor" diyorsanız, uzun versionu da var merak etmeyin.
09 - Ga Ga (9/10)
Geleceğe yazılmış bu şarkı, aslında tamamen Lady Gaga'yı anlatıyor dememi beklemiyorsunuz değil mi? Parça, sert soundu ve mazoşist sözleriyle albümün genel sounduna çok güzel katkıda bulunuyor. Vokallerinin bütünlüğü şarkıda kullanılan enstrümanlarla birleşince ortaya şahane bir karışım ortaya çıkmış. İlk dinleyişte insanı etkileyen tınısı sayesinde, arabanızda giderken sesi sonuna kadar açma isteği doğuruyor. Alternatif ve rock soundunun kusursuz bileşimi, ortaya yine güzel bir eser çıkarmış. Big Daddy adlı filmde de şarkıyı duyabilirsiniz.
10 - Be The One (6/10)
Albümün tek akustik şarkısı, onca koşturmaca ve hareketlilikten sonra bir kanepeye uzanıp dinlendiğiniz anları ayağınıza getiriyor. Sözlerde, ilişkisinde düzeltmek istediği ve hayal ettiği durumlardan bahsedilen parça, beklenenin aksine başladığı gibi sakin bir havada devam edip sona eriyor. Bu da albümün en sönük parçası olmasına neden olmuş. Ancak buna rağmen dinlenebilir.
11 - Closer (10/10)
Gitar ritimleriyle başlayıp şarkı boyunca bazı yerlerde araba alarmına benzeyen arka plan sesleri duyuluyor olsa da vokaller girdikten sonra başka hiçbir sese odaklanamıyorsunuz. Aşk sözlerini çok güzel bir biçimde harmanlayıp, hissedilen duyguları bir çiçek demeti gibi önünüze sunan parça sevgilinize göndermek için en doğru seçim olacaktır. Şarkıdaki enstrümantal kısımların fazlalığı, sözlü kısımları bir elmasa dönüştürürken, altyapının zenginliği sayesinde kocaman yemyeşil bir çayırda geziniyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Sonlara doğru Melanie C'nin tiz çığlıkları şarkıyı unutulmaz bir biçimde sonlandırmaya yardımcı oluyor.
12 - Feel The Sun (7/10)
Albümün kapanış şarkısı, aynı zamanda da en ağır tempolu şarkısı olarak karşımıza çıkıyor. Şarkı ilerledikçe üstüste binen enstrümanlar, Melanie C'nin sesi arasına o kadar güzel karışıyor ki insana sanki Milka 3 Tat yiyormuş gibi tat veriyor. Güçlü ve uzun vokalleri şarkının genel yapısıyla çok güzel bir uyum içerisinde. Kendinden önceki şarkıların damağınızda bıraktığı tadı mükemmel bir biçimde sonlandıran bu parça ile "Northern Star" albümünü kapatıyoruz.

Yapar, yapamaz, tutar, tutmaz derken çıkan albüm, bugün hayranlar arasında bir başyapıt olarak değerlendiriliyor. İçerisindeki birçok tarz ve sounddan oluşan şarkılar sayesinde Melanie C, yolunu çok güzel bir şekilde çizmeye başladı. Albümün satış rakamlarının tavan yapmasını sağlayan bir numaralar, albümü dünyaya da duyurma imkanı sağladı.  Her biri kendi içerisinde ünlenmiş parçalar, zaman geçtikçe daha da ünlenerek albümü unutulmazlar arasına sokmayı başardı.

(9/10)


28 Nisan 2011 Perşembe

Siobhan Donaghy - Revolution In Me

2003 yılı, sonbahar zamanları. Albümü baştan sona dinlediğin dönemi hatırlıyorum. Karanlık, önümü göremediğim bir dönemdi. Albümün ana teması ve şarkı sözleri tam bu paralelde zaten. Bazı şarkıların fazlasıyla depresif olmasına şaşmamalı. Ne de olsa birkaç yıldır dahil olduğu müzik grubundan ayrılıp, kendi istediği yönde müzik yapmaya başlamış ve nihayet hislerini cümlelere döküp besteleyebilmişti. Albümdeki şarkıları yazdığı dönemde depresyon ile boğuşuyor olması albümde fazlasıyla hissediliyor.
Albüm çıkmadan aylar önce yayınlanan, promosyon amaçlı plağı 'Shanghai Nobody' adı altında yayınlanmıştı. Gerçek adından oluşmuş bu anagram, onun bir süre sahne adı olarak afişlerde yer alacaktı. Hiçbir zaman çizgiyi aşmadığını düşündüğüm ve asalet abidesi olarak gördüğüm Siobhan'ın ilk albümündeki şarkıları incelemeye geçelim artık.

01 - Nothing But Song (7/10)
Albümün açılış parçası aynı zamanda Siobhan'ın solo olarak yayınladığı ilk parça olma özelliğini de taşıyor. Sadece promosyon amaçlı olarak plak formatında yayınlanmış olması ve bir video klibinin olmaması nedeniyle radyolarda pek fazla duyamadığımız bir parça olmuştu. Şarkının girişinde başlayan ve şarkı boyunca devam eden gitar ve daha sonra araya giren piano, şarkıya sakin-akustik bir hava katmayı başarıyor. Şarkı ilerledikçe arka planda duyulan tezahürat ve kalabalık sesleri, şarkı sanki küçük bir sahnede canlı söyleniyormuş hissi veriyor, öyle ki şarkının aslında sahnede kaydedildiğini söyleyen hayranlar bile var. Siobhan'ın tiz vokalleri, şarkı bir esinti gibi geçip giderken bize eşlik ediyor. Şarkının sonunda insan kendini "I'll be gone till I'm gone" derken buluveriyor.
02 - Man Without Friends (8/10)
Siobhan'ın bazı şarkılarında karşılaştığımız, şarkı isminin şarkının içerisinde geçmeme durumunu ilk bu şarkıda fark edebilirsiniz. Yine gitarla başlıyoruz ardından tempolu vuruşlar ve en sonunda Siobhan! Sözleri ile önce alınan yaraların ardından da kaybolmuşluğun anlatıldığı şarkı su gibi akıp gidiyor adeta. Tiz vokallerin başarılı yükselmelerinin ardından şarkının üçüncü dakikasına girerken nihayet şarkının cevher niteliğindeki nakaratına ulaşıyoruz. Devam etmekte olan gitar sololarıyla beraber farkına bile varmadan şarkı yavaş yavaş sona eriyor. Siobhan, şarkının canlı performanslarında dinleyicilerin sabırlarını test etmiyor bu yüzden harika nakarata normal bir şarkı düzenindeki gibi ulaşabiliyoruz.
03 - Overrated (10/10)
Siobhan'ın ilk solo single çalışması, yayınlandığı dönemde listelerde olmasa da hayranları arasında büyük bir etki göstermişti. Şarkı sözlerinin içerisindeki depresif, çökmüş ve umutsuz kızın çığlığı, video klibinde çizdiği asi kız imajı, keş makyajıyla birleştiğinde o dönemki ruhsal durumunun bir fotoğrafı gibiydi adeta. Beklenenden biraz daha ağır tempolu şarkı yine de ilk dinlendiğinde etkileyici olmayı başarıyordu. Gruptayken yaşadıkları nedeniyle hissettiklerini kağıda döküp ardından hepsini notalar ile birleştirince ortaya çıkan eser, sadece müzikal anlamda değil içerik olarak da gayet kişisel olmuş diyebiliriz. Dinlendiğinde akılda kırılmışlık gibi bir his bırakan bu şarkı, malesef listelerde beklediği başarıyı göremedi ancak bugün bile Siobhan'ın en çok bilinen şarkısı olarak hatırlanmaktadır.
04 - Little Bits (7/10)
Ağır ama akışkan bir şarkı bizi bekliyor. Siobhan içerisinde bulunduğu depresif ruh halini cümlelere dökerken samimiyeti de elden bırakmamış. Şarkının ilerleyen bölümlerinde komplike bir hal almaya başlayan ve birbirine karışan enstrümanlar, o kadar iyi bir altyapı oluşturuyor ki, Siobhan tekrar üzerine söylemeye başladığında, kendinizi bir amfitiyatro konserinde gibi hissedebiliyorsunuz. Canlı performansını da mutlaka dinlemelisiniz.
05 - As You Like It (10/10)
İşte albümün en çok potansiyele sahip şarkısı. Bir anda sizi alıp götürebilen melodi, nakarata geldiğinde metamorfoza uğrayıp catchy bir hal alıyor. Ara kısımlardaki gizemli hava ve köprüden önceki gitar solosu şarkının bütünü oluşturan en büyük etmenlerden. Akılda kalması en muhtemel olması ile beraber sound ve sözler bakımından radyoda çalınmaya en uygun şarkı olmasına karşın, yayınlanmamış olması büyük kayıp. Kesinlikle albümün keşfedilmesi gereken nadir elementlerinden.
06 - Next Human (XY) (9/10)
"Şarkı mı dinliyoruz biyoloji dersi mi?" demeyin. Siobhan, kadın-erkek ilişkilerine genetik yönden akıllıca yaklaşmış ve ortaya çıkan sözler çok orjinal olmuş. Şarkının hafif havası sayesinde dinlerken eğlenebiliyorsunuz. Köprü kısmındaki sözlerde sergilenen felsefik yaklaşım şarkının melodinin içerisinde eriyip gittiğinde taşların da yerine oturmuş olduğunu görüyoruz. Birbirine vuran çubukların ve akordeon benzeri seslerinin önünde akıp giden şarkı, bittiğinde kesinlikle aklınızda yer ediyor. 
07 - Suasex (5/10)
Şarkının başında duyulan tersten konuşmalar ve korku filmi arkaplan müziğine benzeyen melodi, nakarata geldiğinde yerini çok sesli bir vokale bırakıyor. Nakarat biter bitmez aynı hava geri dönüyor ve önünü görmeden ilerleyen hayaletler gibi sağa sola çarparak ilerliyor. Köprü kısmında ise Portekizce konuşan bir kadının tekrar eden cümlesini duyarken arka planda değişik ses efektlerini fark ediyoruz. Nakarat boyunca devam eden garip sesler, şarkının genel dinlenilebilirliğini de olumsuz etkilemiş. Portekiz kadın ile tekrar karşılaşıp şarkıya veda ediyoruz. Bu şarkıda da şarkının adını sözlerin içerisinde herhangi bir yerde duyamıyoruz ve ne anlama geldiği hakkında kimsenin bir fikri yok.
08 - Twist Of Fate (10/10)
Albümün ikinci single parçası Overrated'e göre daha radyo dostu bir parça. Siobhan yine gruptayken yaşadıkları nedeniyle hissettiklerini açık yüreklilikle anlatmaktan çekinmemiş. Birden bire gelip aniden kaybolan nakarat, şarkı ilerledikçe genel sounda karışarak sizi bağlıyor. Klibin başında, eski grup arkadaşlarının benzerleri ve içerisinde bulunmak istemediği bir ortamdan kurtulup kendi istediğini yapan bir kızın hikayesini görüyoruz, ki şarkıda anlatılan metin birebir videoya da aktarılmış. Ancak bütün bunlara rağmen şarkının mahsun bir havası yok aksine zorlukları atlatıp nihayet mutlu olmak üzere olan bir kız dinliyoruz. Üstelik klasik "Güçlendim artık" parçaları gibi bir ukalalık ve samimiyetsizlik de barındırmıyor sözler.
09 - Faces (6/10)
Albümün başarılı vokalleri ile vuran şarkılarından biri olan bu parça, sürükleyici bir nakarata sahip olmaması nedeniyle çok akılda kalıcı olmuyor. Şarkının giriş ve ortasında kullanılan, 50 Cent'in P.I.M.P adlı şarkısından hatırlayabileceğiniz steelpan sesi bu şarkıyı farklılaştıran öğelerden birisi. Köprü kısmındaki vokaller, Siobhan'ın gruptaki vokallerini fazlasıyla hatırlatıyor.
10 - Dialect (10/10)
Albümün sound olarak en sert parçası diyebilirim. Single parçalar ve As You Like It'ten sonra en radyo dostu parça olduğu daha şarkı başlarken anlaşılıyor. Kullanılan enstrümanlar, şarkıya kendine özgü bir kimlik kazandırmakla beraber, rock soundu parçanın tam anlamıyla doruk noktasına ulaşmasına yardımcı olmuş. Nakarattaki aceleci ve agresif sound, parçayı öne çıkartıyor. Köprü kısmından önceki enstrümantal kısımın dinleyiciyi hazırlaması ve daha sonra vokal, vurmalı çalgılar ve nihayetinde elektro gitarların devreye girmesiyle şarkı adeta havalanıyor. Gaza getiren şarkılar kategorisinde üst sıralarda yer alabilir.
11 - Revolution In Me (6,5/10)
Albüme adını veren parça. Sözlerde yine grup döneminde yaşadıklarının üzerinde bıraktığı etkiden bahsetmekte. Kendi içerisinde geçirdiği değişimleri devrim olarak nitelendiren Siobhan, şarkının soundunda yine depresif bir hava yakalamayı başarmış. Dinlerken karanlık ve sisli havasına sizi çekmeye çalışan bu şarkı, aslında karanlığın içerisinde de görebileceğiniz güzellikleri göstermek istercesine kararlı bir biçimde devam edip sona eriyor.
12 - Iodine (7,5/10)
Albümün üçüncü single adayı olan ancak albümün satış rakamları düşük olduğu için yayınlanması rafa kaldırılan bu şarkı, albümde öne çıkan şarkılardan. Hindilerden bahseden nakaratı sayesinde noel döneminde çalınmaya çok uygun olan şarkı aslında çok derin mesajlar içermekte. Savaş karşıtı sözleri, teşbih sanatıyla çok güzel bir şekilde icra edilmiş. Şarkı adının sözlerde bulunmadığı bir şarkı daha. Bush-Blair ikilisine yapılan gönderme ne kadar anlaşılır bilinmez ancak, sound olarak albümü özetleyen iyi bir kapanış şarkısı olduğu kesin.

Sonuç olarak; Siobhan ilk solo albümünde karanlık ama kaliteli ve samimi bir hava yakalamayı başarmış. Eski grubuyla yaptığı ilk albüm sounduna yakın şarkılar içermesi albümü başarılı yapan etkenlerden birisi. Listeler içerisinde pek tutunamamış olsa da, hayranları arasında kült olabilecek şarkılara ev sahipliği yapması nedeniyle albümün yıllar sonra bile dinlendiğinde aynı tadı bırakabilmesi albümün en büyük özelliklerinden birisi.

(8/10)

Başlarken...

Herkese Merhaba! Öncelikle hoşgeldiniz. Blogum müzik eleştirileri üzerine olacak. Genelde Türkiye'de çok fazla bilinmeyen albümleri incelemeye çalışacağım. Müzik piyasası öyle bir yerde ki, popüler olmayan ne varsa, orada kalıyor. Neyse ki gelişen teknoloji sayesinde kimsenin dinlemediği bir şarkıyı bile internetten bulmanız mümkün.

Son senelerde iTunes gibi platformlar sayesinde insanlar artık -koleksiyon yapmıyor ise- müzik cdleri içerisinde kaybolmayı bir kenara bırakıp, istedikleri şarkı/şarkıları indirebilme lüksüne sahip oldular. Malesef Türkiye için bu henüz geçerli değil ancak en azından ödeme yaparak şarkı indirilebilen platformlar mevcut. Ancak şu an pek verimli olduklarını düşünmüyorum. İnsanların müzik zevkleri zaman içerisinde boyut ve hatta yön değiştirebilen bir durumda olsa da, temel zevkler çok fazla etkilenmiyor. Hayran olduğunuz şarkıcı/grupların, yeni albümlerinde başka bir tarz denediklerini duyduğunuz zaman ya hoşunuza gider ya da soğursunuz. İşte hepsi bununla alakalı, hoşumuza gittiği için dinlediğimiz müzikleri, sevip sevmeyeceğimizi bilmediğimiz yeni tınılara tercih edebiliyoruz.

Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, eskimeyen şarkılar, albümler vardır. Geçmişin tozlu sayfaları arasında kalmış, çok da fazla bilinmeyen albümlerdeki cevherler gerçekten keşfedilmeye değer. Bu yüzden yazılarıma bu yönde devam edeceğim.