28 Kasım 2012 Çarşamba

Adam Lambert - For Your Entertainment

Çok sevdiğim bir arkadaşımın isteği üzerine Adam Lambert'in ilk albümünü inceleyeceğim. Bilmeyenler için, Adam'ı ilk olarak American Idol adlı yarışmanın 8. sezonunda tanımıştık. Yarışmayı ikinci olarak tamamlamasına rağmen, birinciden çok daha meşhur olduğunu söyleyebilirim. Zaten son senelerde birincilerden çok, yarışmalarda ünlü olma potansiyeli olan ve bunu kendi aleyhine çevirebilenler konuşuluyor. (Bkz. One Direction) Albüm şarkılarının neredeyse tamamını önceden hiç dinlemediğim için, yazıyı yazana kadar en az birkaç kez dinlemeye çalıştım ki değerlendirmemde sonradan değiştirmek isteyebileceğim yerler olmasın. 

01 - Music Again (8/10)
Başlangıcında "Welcome!" tarzı bir uzay üssü karşılama sesi beklediğimi söyleyebilirim. Ardından başlayan tempolu müzik ve Queenvari geri vokal ayarlamaları ile hoş bir giriş yapılıyor şarkıya. Verse kısımlarındaki hafif puslu hava nakaratla beraber dağılıyor. Kuvvetli bir nakarata sahip olan parçanın tavan noktası kesinlikle bana Mika - Take It Easy'yi hatırlatan tarzda vokal ile tize çıkıldığı an olmalı. Özellikle tizden sonraki elektrogitar kısmı kendine hayran bırakıyor. Köprü kısmında ise güzel bir elektrogitar solosu sizi bekliyor. Albüme başlarken gayet "iyi hissettiren" bir parça.
02 - For Your Entertainment (10/10)
Albümle aynı ismi taşıyan parça aynı zamanda albümün çıkış single'ı olarak yayınlanmış. Karanlık bir atmosferde dansçılar ve bir yılanla kamera karşısına geçmiş Adam. Hızlı bir tempo ile başlıyor şarkı. Melodi sizi kapıp götürürken, akılda kalıcı bir nakarat ile de aklınıza kazınmış oluyor. Şarkı aslında akustik olarak icra edilmeye de çok uygun geldi bana. Köprüden önceki nakaratta "For Your Entertainment" derken avaz avaz bağırdığı adlibden itibaren son nakaratlarda iyice tize çıkıyor. Vokal yeteneklerini sergilerken aynı zamanda başarılı bir şarkıya imza atmış Adam.
03 - Whataya Want From Me (10/10)
Adam Lambert'in versiyonunun daha önce çıkmış olmasına rağmen bu şarkıyı ilk P!nk'den dinlemiştim. Ancak ikisi arasında altyapı olarak nerdeyse hiç fark olmadığı için, birini diğerinden daha fazla beğendiğimi söyleyemem. P!nk, Funhouse albümü için kaydettiği şarkıyı albüme almayıp Adam'a vermiş ve böylece şarkının serüveni başlamış. Albümün en iddialı şarkılarından birisi ve ikinci single olarak yayınlanmış. İlk iki şarkı kadar tempolu olmasa da, bu şarkıdaki birşeyler daha ilk dinleyişten aklınızda yer ediyor. Klibinde derbeder bir genci canlandırırken, şarkının yükseldiği yerlerde ise ara ara sahnede şarkıyı söylerken görüyoruz Adam'ı. Şarkıdaki duyguyu dinleyenlere iyi bir şekilde aktarabildiğini düşünüyorum. Özellikle "Just don't give up on me" kısmı ve sonrasındaki içten ses tonu sizi o duygusal havaya sokuyor. Adlibler konusunda oldukça bonkör davranmış şarkıcı. Şarkının bitişi ani olsa da bıraktığı tat bambaşka.
04 - Strut (7/10)
Sesinde hafif bir vocoder efekti ile kafiyeli kelimelerden oluşan dizeleri söyleyerek başlıyor şarkıcı. Bu şarkıda da tempo ilk ikisi kadar olmasa da bir hayli yüksek. Elektrogitarlar korkusuzca kullanılmış. Altyapı olarak oldukça zengin öğeler barındırıyor içinde. Köprü kısmı için sadece piyano ve vokal kullanılması şarkı içerisinde bir nefes alma yeri olmuş adeta. Albüm parçası olarak iyi bir yerde.
05 - Soaked (7/10)
Bir orta doğu, binbir gece masalları havası hissettiniz mi şarkı başlarken? Keşke öyle devam etseydi diyorsanız eğer, arkadan gelen kısım da bir o kadar iyi. Evanescence - My Immortal tarzı piyano-vokal ile devam eden yavaş tempolu bir şarkı karşımıza çıkıyor. Nakaratta altyapıya eklenen öğeler ile daha da güzelleşiyor parça. Melodisi ile 70'ler dokunuşu hissediliyor bazı bölümlerde. Köprü kısmı, girişte duyduğumuz bölüm ve ardından gelen orkestral kısım ile şarkının doruk noktası. Tüm bu karmaşa sona erdiğinde şarkı tekrar piyano-vokal ile devam ediyor ve usulca bitiyor.
06 - Sure Fire Winners (8/10)
Albümün iddialı parçalarından biri de bu. Yine bol bol bağırış duyacaksınız. Murat Boz parçası gibi başlayıp sonradan çok farklı bir yere ulaşıyor şarkı. Nakaratı gerçekten çok akılda kalıcı. Altyapı yine elektronik öğeler ile beraber zaamn zaman sert elektrogitar ve bateri ile desteklenmiş. Köprü kısmındaki çığırmalarının ardından, robotik sesle başlayan nakarat kısmı favori bölümüm. Ancak şarkıcının çığlıkları burda son bulmuyor. Şarkıyı zenginleştiren öğelerden biri de bu bence. Vocoderlı vokal ve hafif müzik ile şarkı sonlanıyor.
07 - A Loaded Smile (6/10)
P!nk, Christina Aguilera gibi şarkıcılara da şarkı yazmış olan Linda Perry, bu şarkının yapımcıları arasında. Hafif bateri vuruşları ve birkaç efekt ile orta-yavaş tempodaki bu şarkı, nakaratlarda ve özellikle köprü kısmında atağa geçiyor. Köprüde sözsüz kısımdaki efekt bana maalesef Kemal Sunal filmlerini hatırlattı, engel olamadım. Onun dışında, çok fazla öne çıkamasa da bir filler olarak kategorize edemem.
08 - If I Had You (10/10)
Albümün üçüncü ve son uluslararası single'ı, bana başka şarkıları hatırlattığı bölümler nedeniyle aklımda kaldı. Giriş kısmı, Sugababes - Wear My Kiss'i andırmıyorsa söyleyin. Tabi bu diğerinden esinlenme demiyorum çünkü iki şarkının kaydedilmesi arasında sadece birkaç ay var. Nakarata geldiğimizde ise özellikle altyapı bana Robyn'den Dancing On My Own'un single versiyonunu hatırlattı. Tabi bunun nedeni, sözkonusu şarkıları bu şarkıdan daha önce dinlemiş olmam. Yoksa Robyn, şarkısını bu şarkıdan daha sonra yayınladı. Şarkıya dönecek olursak, diğer single'lar kadar sert öğeler kullanılmadığı için daha bir farklı olmuş. Köprü kısmındaki gitarlı bölümü ise nereden hatırladığımı çıkaramadım. Nakarat sonundaki "You" efektleri hoş olmuş. Jennifer Lopez - Waiting For Tonight videosundaki tema zenginleştirilerek şarkının videosunda kullanılmış.
09 - Pick U Up (7/10)
Girişinden itibaren bir Eurovision şarkısı dinliyormuş gibi hissettim bu şarkıda. Tabi altyapısı daha zengin olduğundan bu hissiyatım yerini Adam Lambert tarzına bıraktı. Köprü kısmındaki yerinde duramayan efektin yavaşlayarak durması çok hoşuma gitti. Gitar solosu kesinlikle artı katmış parçaya zira birşeyler eksik kalıyormuş gibi geldi en başından beri. Esprili sonu mutlaka dinlenmeli.
10 - Fever (9/10)
Lady Gaga imzalı şarkı, albümde kendini gösteriyor. Gaga'nın demosuna göre çok çok farklı bir hale geldiğini söyleyebilirim. Altyapı çok farklı bir konseptle buluşunca ortaya bir nevi George Michael şarkısı çıkmış. Melodideki masumiyet karanlık bir perdenin arkasına gizlenmiş. Ancak şarkıya alıştıkça o klasik melodiye ulaşıyorsunuz. Fransızca telaffuz konusunda çok az daha çalışması lazım Adam'ın.
11 - Sleepwalker (8/10)
Şarkı başladı ve ben birazdan "My love is on the line" diye girecek diye bekledim bir an. Sonradan değişiyor tabi ama giriş Anastacia'nın Sick and Tired'ını anımsattı bana. Baterinin şarkıya kattığı genişlik vokal ile buluşunca şarkı daha da büyüyor. Arka vokaldeki "Aaa-a-aa" vokallerinin ise altyapıya katkısı azımsanamayacak derecede. Nakaratta bir yandan Kızılderili şarkılarındaki gibi bağıran bir yandan da Walker diye inleyen vokaller. Ancak hayır, şarkı köprüdeki elektrogitar solosu ile bir basamak daha yukarı çıkıyor. Ryan Tedder şarkının yapımcıları arasında.
12 - Aftermath (6/10)
Klasik bir pop rock parçası gibi başlıyor. Adam'ın vokal yeteneklerini gösterdiği bir parça daha. Altyapıdaki yoğun elektrogitar ve bateri, bu sefer elektronik öğeler ile birleşmemiş. Yine tiz vokaller özellikle de şarkının sonunda yoğun bir biçimde karşımıza çıkıyor. Orta tempodaki şarkı akustik olarak da seslendirilmiş. Ancak yine de beni çok çektiğini söyleyemem.
13 - Broken Open (8/10)
Girişiyle beraber Madonna'nın Has To Be şarkısını anımsatmakla beraber onun sahip olduğu havaya sahip bu parça da. Biraz daha hızlı bir tempoda olsa da, Siobhan Donaghy'nin Thus Far'ı da aklıma geldi. Şarkının sahip olduğu atmosfer ve çift katmanlı vokaller parçaya derinlik katıyor. Hafif bir müzik, köşelere saklanmış gibi ağır ağır sızıyor şarkının içine. Sesini yormamış Adam bu sefer. Böyle olması da yerinde olmuş zaten çünkü o nazik hava dağılabilirdi aksi halde. Piyanolu kısım şarkının en dokunaklı bölümü olsa gerek.
14 - Time For Miracles (7/10)
2012 adlı filmin kapanış müziği olarak kullanılan bu parça, aslında Adam'ın yayınladığı ilk şarkı olma özelliğini de taşıyor. Albüme bonus şarkı olarak eklenmiş. Aynı zamanda bir video klibe de sahip. Film görüntüleri eşliğinde Adam'ı yolda yürürken görüyoruz. Şarkı yavaşa yakın bir tempoda pop rock tarzında. Korkusuzca tize çıkan vokallerle bezeli parça özellikle sonlara doğru kopuyor. 
15 - Master Plan (7/10)
Elektronik altyapı tekrar karşımıza çıkıyor. Melodiler çok tanıdık gelse de şarkının ayrı bir karizması var. Nakarat yine tiz notayla bitiriliyor. Ara ara vocoder efektli vokaller ve güçlü bir bateri duyuyoruz. Nakaratın baş kısımları biraz marş niteliğinde. Köprü bölümündeki başıboş vokaller ve ardından gelen enstrümental kısım şarkıya o havayı sağlıyor. Şarkının sonu ise yine şaşırtıcı. Burda da Ryan Tedder karşımıza yapımcı olarak çıkıyor.
16 - Down The Rabbit Hole (7/10)
Ben de elektronik şarkılar bitti mi diyordum ki imdadıma bu parça yetişti. Nakaratta atağa geçip yükselen bir şarkı bu. Son derece yüksek enerjili hatta başınızı döndürebilecek bir yapıya sahip. İsminde olduğu gibi sanki bir tavşan yuvasından aşağı iniyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Sakinleşmem lazım.
17 - No Boundaries (6/10)
American Idol 8. sezon kazananının yanı sıra Adam tarafından da seslendirilen bu parça, iTunes'da da yayınlanarak yarışmadan sonra satışa sunulmuş. Yine dibine kadar pop rock bir tarzda olmuş. Adam şarkılarında tiz kısım duymazsam artık şarkıyı baştan dinliyorum acaba kaçırdım mı diye. Parça bana çok akılda kalıcı gelmedi en azından single'lar kadar.
18 - Voodoo (6/10)
Yine deneysel bir parçayla karşı karşıyayız. George Michael havası alıyorum tekrardan. Şarkının nakaratındaki hafif ürkütücü hava, köprü ile birlikte dağılıyor. Ancak parçanın tamamında eksik kalan birşeyler var gibi hissediyorum. Tam olmamış gibi sanki bu yüzden de alışamıyor insan. 
19 - Can't Let You Go (6/10)
Kapanışı düşük tempolu bir parça ile yapıyoruz. Hafif başlayan şarkı nakaratta pik yaparak dinleyenleri şaşırtıyor. Sanki o sert elektrogitarlar hiç olmasaymış daha iyi olacakmış gibi geliyor. Çünkü nakaratın sahip olabileceği o Britney Spears'ın yavaş şarkıları kıvamındaki duygusal hava aniden yok oluyor. Tabi bu da Adam'ın farkı değil mi? Köprü kısmı için Adam tüm sesini kullanmış. Bu kadar sert sound içerisinde duyulabilmek için de epey bağırmış.

Albümü baştan sona düşündüğüm zaman, sadece pop rock altyapılı parçalar ve bunun yanında elektronik öğeler içeren parçalar karşıma çıktı. Pop rock parçalar genelde P!nk gibi şarkıcılardan dinleyebileceğiniz türden. Elektronik destekli parçalar ise Adam'ın kendini gösterdiği kısım bence. Albümün geneli düşünüldüğünde başarılı olduğu söylenebilir, zaten çok güçlü üç adet single barındırıyor içerisinde. 
(7,5/10)

7 Kasım 2012 Çarşamba

Nil Karaibrahimgil - Nil FM

İlk albümün ardından kısa bir süre sonra ikinci albümü ile karşımıza çıktı Nil. İlk albüme göre daha çok beklenti içindeydik aslında çünkü Nil'in kendine özgü tarzına alışmamızı sağlamıştı ilk albümü. Radyo temalı bu albümde acaba bizi hangi şarkılar bekliyordu?

01 - Nil FM Jingle
Hepimizin aşina olduğu radyoda kanal bulma sesi ile başlayan bu mini jingle, ardından "Dinle bak burası Nil FM, Nil Karaibrahimgil FM" cümlesi ile albümün karşılama anonsunu yapıyor.
02 - Sinema (8/10)
"Tak tiki tak tiki tak tiki tiki tiki tak tiki tak tiki tak" kelimeleriyle başlayan, ilk başlarda sinir bozucu gelse de sonradan dile dolanan bir introya sahip şarkı. Aslında ilk albüm için kaydedilen parça, bu albümde değerlendirilmiş. Sinemada ekilen bir kızın hislerini anlatıyor parça. Zaman geçtikçe içine düşen kurtlardan kurtulamıyor. Şarkının başındaki melodi üzerine söylenen sözlerin olduğu kısım favorim. Ayrıca film boyunca kola, soda ve "bişey" içtiğini öğreniyoruz Nil'in. Böyle ayrıntılı şarkılar hep karşımıza çıkmıyor.
03- Bütün Kızlar Toplandık (10/10)
Bu şarkının kızların ağzına marş olacağını daha ilk dinleyişimde anlamıştım. Eğlenceli yapısı ve feminist sözleri ile hemen hemen bütün kızların ağzına sakız oldu bu parça. Nakarattaki geri vokaller sayesinde de o kalabalık kız topluluğu havası yakalanmış. Verse kısımlarında "1, 2, 3" diye saydığı durumlar ve özellikle "Yo, yo, yo, yo, yo, yo" kısımları şarkıda en sevdiğim bölümler. Şarkının canlı performansında, Nil'in enstrümental intro ile beraber "Bütün kızlar, bütün kızlar, bütün kızlar" diye tekrarlayarak şarkıya giriyor. Parça, konser görüntülerinden oluşan bir klibe sahip. Yıllar sonra bile hâlâ söylenen Nil şarkıları arasında.
04 - Gitme Yoksa... (10/10)
Nil bu şarkıyı, daha albüm yayınlanmadan ilk kez MFÖ Show'da akustik olarak söylemişti. Bir daha o performansı dinleme şansım olmamıştı, şarkının adını da bilmiyordum. Albümü aldığım gibi sözlerden şarkıyı bulmaya çalıştım. Tabi ki en fazla "Ben hiç kimse ölsün mölsün istemem" kısmı aklımda kalmıştı. Albümün aynı zamanda ilk klibi bu şarkıya çekildi. Sözleri bir o kadar akıllıca yazılmış şarkı, nakaratta turnayı gözünden vuruyor. Aslında gayet acıklı bir nakarata sahip. Çünkü herkesin bir gideni vardır ve bu şarkıyı dinlediğimde tüylerimi diken diken ederdi. Son kısımlardaki "Gitme, gitme, gitme terk etme, terk etme, gitme istemem" vokalleri o kadar içten, o kadar samimi söylenmiştir ki sanki Nil kayıt bitince hüngür hüngür ağlamıştır. Klibinde o dönem Nesrin Topkapı'dan aldığı dans derslerinin meyvelerini vermiştir Nil. Şarkıdaki arabesk kısımlar için çok doğru bir seçim olduğu kesin. Her dans figürünün bir mesajı olduğunu ise röportajında öğreniyoruz.
05 - Akbaba (10/10)
Nil'in serzenişli sözleri ile başlayan şarkı daha sonra arabesk bir altyapı ile birleşek başlayan nakarat ile son haline ulaşıyor. Albümde Nil, Ozan Çolakoğlu ile çalışmış ve bu parçanın bu kadar arabesk olmasını Nil istemiş ve bence çok da yerinde olmuş. Klibinde çölde bir akbaba figürü ile dolaşıyor şarkıcı. Klasik arabesk şarkılardan farklı olarak sözlerde güzel noktalara değinilmiş. Köprü kısmında ise Nil'in tiz vokallerini duyabiliyoruz. Melankolik havasına rağmen hareketli müziği ile sizi alıp götürüyor. Keşke şarkının son cümlesindeki yalnızca "Madem öldürdün.." kısmı duyulan tiz vokal öne çıkartılsaydı. Bana göre eşi benzeri olmayan Türkçe şarkılardan biri oldu.

06 - Havuz Problemi (6/10)
Nil'in samimi vokalleri ile şekillenmiş bir şarkı. Okul döneminde hepimizin karşısına çıkan havuz problemini ironik bir dille sözlere aktarmış Nil. Şarkının yavaş temposu, sözlerin farklılığına rağmen insanda bir üzüntü yaşanmasına neden oluyor. Şarkının sonunda Nil'in konuştuğu kısımda Nil'in "Nefes alamıyorum" derken söylediğini adeta yaşaması şarkının güzel anlarından. Kullanılan yaylılar bir diğer dikkat çeken yanı olmuş şarkının.
07 - Bronzlaşmak (10/10)
Nil'in üzerinde en çok oynadığı şarkılardan birini olduğunu söylediği parça, albümdeki hali ile gayet başarılı olmuş. Kendi içerisinde hesaplaşma yaşama vaktinin geldiğini söylüyor şarkı. Bu şarkı da basit ama güzel bir klibe sahip. Hatta Murat Boz'un meşhur olmadan önceki, şimdiki haline pek de benzemeyen görüntüsü klipte görülebilir. Köprü kısmındaki solosu ve esas ondan gelen hüzünlü sözler ise kesinlikle etkileyici bir parça. Gitar çalabilen biri olsaydım bu parça kesinlikle söylediğim şarkılar arasında olurdu zira akorların vokalle bu kadsar uyuştuğu ancak bu şarkıda görülebilir.
08 - Ben Aptal Mıyım (7/10)
Eski dönem Türkçe şarkıları andıran bir melodi ve altyapı ile çok tatlı bir parça. Sketch çizimleri şeklinde bir klibe de sahiptir. Eğlenmek istiyorsanız bu şarkıyı açıp dans etmeniz yeterli. Özellikle "Oooo" vokalli koro kısımlarında kopmak garanti. Hızlı tempoda devam eden vokaller ve müzik hiç durmuyor. Albümde tarz olarak öne çıkan bir parça.
09 - Vahdettin (6/10)
Swing havasında bir şarkıyla karşı karşıyayız. Kafiyeli olması bakımından seçilen "Vahdettin" ismi aynı zamanda şarkıya adını vermiş. Avrupai vokaller ve saksafon, sanki başka bir albüme geçmişsiniz havası veriyor. Sözler yine sıra dışı ve bazen ironik biçimde yazılmış. Vokallerdeki yer yer canlandırmalar hoş olmuş.
10 - Meyva Tabağı (9/10)
Nil şarkı boyunca kendini birçok meyveye benzetiyor. Şarkının hüzünlü havası, içinde bulunduğunuz durumla da örtüşüyorsa çok etkileyici olabiliyor. Yavaş yavaş ilerleyen ve arada arkaplanda duyular gitar nameleri ve özellikle köprü kısmındaki fısıldayarak sağ sol çıkışlara yönelen Nil vokalleri birleştiğinde şarkı doruk noktasına ulaşıyor. Meyveler ile şarkı yapabilen baika birini tanımıyorum varsa söyleyebilir misiniz? Tebrikler Nil.
11 - Bencil (7/10)
Bu şarkının introsunu hep sirk müziklerine benzetiyorum. Sözleri bir o kadar eğlenceli ve bazen bir o kadar komik. Nakarat sonrası gelen kısım Vahşi Batı "Saloon"lardaki müziklere bu kadar mı benzer? İlk albümdeki "Ciddi olmayan" şarkıların bir üst versiyonu olarak sayılabilir bu parça. Gerçi Nil'in ciddi parçalarında bile mevcut olan durum tartışılır ancak demek istediğim "Bencil"in sırf eğlence için dinlenecek parçalar kategorisine alınabilecek özelliklere sahip olması.
12 - Çocuk Da Yaparım Kariyer De (10/10)
Bu parça aynı zamanda reklam müziği olmasaydı bu kadar meşhur olur muydu? Bence olurdu. Kadınlar için adeta bir slogana dönüşebilecek bir cümle ile çıkıp amacına da ulaşmış bir şarkıdan bahsediyoruz. Nakarat sonrası "Oooo" diye söylenen kısım şarkının en eğlenceli bölümlerinden. Altyapısı ile yine geçmişe götürüyor bizi Nil. Yirmibeş yaşına henüz basmadıysanız bu şarkıyı doğum günününde çalabilirsiniz bence gayet de eğlenceli olur. Nil'in reklam müzikleri konusunda ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz ve bu şarkı bunun bir göstergesi.
13 - Reklamlar
Nil FM introsunun ilk kısmının ardından Nil'in bazı markalar için yaptığı reklam müziklerini dinlemeye başlıyoruz. Karşımıza ilk Bellona jingle'ı çıkıyor. Televizyonda gösterilen reklamlarda jingle'ı Göksel seslendiriyor ancak söz ve müzik Nil'e ait ve albüm sayesinde jingle'ı Nil'den dinleme fırsatını yakalıyoruz. Bellona tarafından "İyi ki ona rastladım" sloganı hâlâ kullanılmakta. Ardından Cola Turka reklamı geliyor. Pop ve alaturka olarak iki kısma ayırabiliriz jingle'ı. Sonrasında Nil'in Cornetto için yaptığı "Aşkımla Erir Misin?" jingle'ı geliyor. Nil bu jingle'a konserlerinde bile yer veriyor üstelik ekstra sözlerle. Keşke bu sözlerin de dahil olduğu tam bir şarkı olarak kaydetseydi Nil bu jingle'ı. Halley jingle'ı geliyor ardından. Nil'in koro ile söylediği bu jingle da bir dönem televizyonlarda dönmüştü. Ardından Nil'i meşhur eden "Ben Özgürüm" başlıyor. Başlı başına tam bir şarkı aslında bu. Reklamlarda bir kısmını duyuyorduk. Ancak albümde kısa versiyon kullanılmış. Sunny reklam jingle'ı ile "Reklamlar" son buluyor ve Nil FM jingle'ının ardından radyo kapanıyor. Ancak Nil bu bölümün başında "Reklamlar" diye anons yapmayı unutmuş.
14 - Pipo (8/10)
Eğer "Reklamlar"ın olduğu parçayı sonuna kadar dinlerseniz, belli bir sessizlikten sonra Nil'in ilk albümünde olduğu gibi yine bir gizli parça ile karşılaşıyoruz. Akustik olarak kaydedilen şarkı, gizemli havasına rağmen eğlenceli sözlere sahip. Nil'in dinleyicilerine böyle sürprizler yapması çok güzel aslında.

İlk albümün ardından Nil, Nil FM ile kesinlikle çıta atlıyor ve karşımıza çok daha başarılı bir albümle çıkıyor. İlk albümdeki amatör hava, şarkılardaki o hamlık bu albümde gitmiş. Albümdeki beş şarkı kliplendi ve bugün bile albümdeki birçok şarkı hatırlanıyor ve çalınıyor.

(8/10)

6 Kasım 2012 Salı

Siobhan Donaghy - Ghosts

Siobhan, ilk solo albüm denemesinin ardından, bir süre ara vermişti. Plak şirketini değiştirdi ve bu sefer bir albüm yayınlamak için acele etmedi. Tamamını Fransa'da küçük bir stüdyoda kaydettiği Ghosts, ilk albümüne göre bir adım daha ileri gittiği bir albüm olacaktı.

01 - Don't Give It Up (10/10)
İlginç introsu ile birdenbire dikkatinizi çeken bu parça, aynı zamanda albümün ilk single'ı olarak yayınlandı. O dönemlerde popüler olan Myspace sayfası aracılığıyla, Siobhan'ın yayınlanmasından nerdeyse bir sene önce hayranlarına duyurduğu bu şarkı, ilk single olacak-olmayacak denirken, Fas'ta çekilen klibi ile dinleyicileriyle buluştu. Şarkı ilk albümdeki şarkılarla kıyaslanacak olursa, çok daha pozitif ve belki biraz daha farklı altyapıların denenmeye çalışıldığı bir parça olduğu söylenebilir. Nakaratın tiz yapısı, şarkının canlı performanslarında tam anlamıyla parlıyor, bu da tabi ki Siobhan'ın güçlü vokal yetenekleriyle mümkün. "We all have the scars to show" cümlesi, şarkının en can alıcı sözlerinden. Sonlara doğru üstüste gelen vokallerin oluşturduğu bölümün zenginliği nefes kesici. Bitiş kısmı ise daha fazlasını istetiyor.
02 - So You Say (10/10)
Hafif girişi ile sakin bir şarkı olarak başlıyor. Gitar sesleri ve yavaş vuruşlar devam eden vokaller arasından duyulurken, nakarattan önce agresifleşmeye başlayan müzik nakaratta doruk noktasına ulaşıyor. Adam'a ithaf edilen ve şarkı boyunca ismini duyabileceğimiz şahsın söyledikleri üzerinden giden bir parça. Nakarattaki vokal zenginliği, enstrümanların da etkin kullanılmasıyla şarkının en parlak noktası olarak öne çıkmasını sağlamış. Köprü kısmı da dahil olmak üzere, şarkı bitene kadar bu enerji yoğunluğunu kaybetmiyor. Albümün ikinci single'ı olarak yayınlanan parça, maalesef beklenen ilgiyi görmeyerek listelerde pek de yüksek bir sonuç elde edemiyor.
03 - There's A Place (6/10)
"Orda Bir Köy Var Uzakta" şarkısının yabancı düzenlemesi demeyeceğim çünkü değil. Bu parça daha girişinden itibaren bir farklılık hissettiriyor. Canlı stüdyo kaydı hissi veriyor adeta. Sürükleyici gitar vuruşları ve Siobhan'ın bir efekt ile berraklaştırıldığına inandığım vokalleri şarkı boyunca inanılmaz bir keyif sunuyor. Köprü kısmındaki elektrogitar bölümü, şarkıya biraz agresiflik de katmış. Altyapıdaki yaylılar, bu akustik görünümlü parçayı bir adım öteye taşımış. 
04 - Sometimes (7/10)
Siobhan'ın deneysel parçalarından biri yine karşımızda. Introsu bozularak duran bir nesne efekti gibi ve bu efekt şarkının belli bölümlerinde de tekrar duyuluyor, bence çok eğlenceli olmuş. Vokal girene kadar arada bağıran bir bebek vokali de mevcut ve bu da daha sonra duyuluyor. Enstrümanlar biraz daha organik seçilmiş. Şarkının düzgün sıradan bir nakaratı yok. Sometimes ile biten cümleler tekrarlanıyor sadece. Enstrümantal kısımda ise vokal ile oluşturulan bir melodi duyuluyor. Şarkı bittiğinde bile akılda kalan bir vokal bu ki zaten şarkı bu vokal ile de sona eriyor.

05 - 12 Bar Acid Blues (10/10)
Blogumun adı işte bu şarkıdan geliyor! Sıcak bir havada başlayan gitar melodisi ile sonradan eklenen hafif vuruşlar, Siobhan'ın duble vokalleri ile birleşerek ortaya muhteşem bir parça çıkartıyor. Cümleleri melodi ile söylerken son cümlelerde daha çok konuşur gibi yapan Siobhan, bir şarkıda bu kadar mı eğleniyor gözükebilir? Bu şarkıda mümkün. Kendine özgü iniş çıkışları ile karşımıza çıkan nakarat sonrası eklenen altyapı öğeleri ile şarkı daha da eğlenceli hale geliyor. Nakaratı ilginç kılan özelliklerden biri de, her nakaratın son kısmının farklı bir cümle ile bitiyor olması. Aniden çıkmaya karar verdiği yolculuk nedeniyle başına gelen olayları anlattığı şarkının içinde şarkının isminin geçmemesi, Siobhan'ın önceden de yaptığı bir uygulama olduğu için şaşırtmıyor.
06 - Make It Right (8/10)
Tiz vokaller ile bezeli verse kısımları ve nakarat öncesi tırmanan erkek geri vokaller şarkının en akılda kalıcı kısımları. Nakarattaki inen çıkan vokaller, aynı zamanda içerik olarak da çok doyurucu. Bencillik hakkında yazılmış sözler "Do, do, do" vokalleri arasında verilmiş. Eğlenceli albüm parçalarından ama kesinlikle daha fazlası değil. Yine de bir filler olarak etiketlenmeyi hak etmiyor zira kaliteli altyapısı buna engel oluyor.
07 - Coming Up For Air (10/10)
Introsunda duyulan efekt ile Madonna'nın Frozen'ını anımsatan parça, kontrollü vokaller ile başlıyor. Şarkı, nakarat ile kendi kimliğine bürünüyor. Sözler açısından başarılı bir grafik çiziyor. Single potansiyeli olan şarkılardan bir tanesi. Zaten albüm tanıtım performanslarında akustik olarak da söylenmişti. Siobhan'ın bu albümü ile ne kadar ilerlediğinin adeta kanıtı niteliğinde. Seneler sonra bile insanı etkileyecek bir yapıda.

08 - Goldfish (7/10)
Nedense girişteki melodi bana "Unchained Melody" girişini hatırlatıyor. Hayatından uzaklaşmak isteyen bir kızın hikayesini, Japon balığına benzeterek anlatan parça, biraz kalp kırıcı bir havaya sahip. Albüm boyunca duyduğumuz birkaç altyapı öğesi ve efekt, bu şarkıda da karşımıza çıkıyor. Köprü kısmında biraz neşelenen müzik, sonra yine melankolik bir havaya sürükleniyor. 
09 - Medevac (8/10)
Yine altyapısında kullanılan elektronik efektler yönünden zengin bir parça ile karşı karşıyayız. "Medic, medevac me up" sözleri şarkı boyunca karşımıza çıkıyor. Vokallerde bir çaresizlik havası hissediliyor bu da şarkının teması ile uyumlu olmuş. Üst üste kullanılan vokaller ile çok iyi bir iş çıkarılmış çünkü şarkı boyunca duyulan bu çoklu sesler şarkıyı sanki ikiye katlıyormuş gibi zenginleştiriyor. Ortalardaki uzun "Aa-a-a-Aa" kısmı ve nakaratın birleştiği şarkının son kısmı, aynı zamanda doruk noktası.
10 - Halcyon Days (6/10)
Albümde alışamadığım şarkılardan birisi de bu. Yavaş temposu ve fısıldar gibi vokalleri ile beni çok çekmedi. Nakaratında biraz daha hareket var tabi. Ayrıca albümdeki diğer parçalarda bulunmayan farklı enstrümanlar duyuyorum bu şarkı boyunca. Bu konuda başarılı olduğunu söyleyebilirim. Köprü kısmındaki fısıldanan cümle, şarkının sonunda da karşımıza çıkıyor.
11 - Ghosts (10/10)
Albüme ismini veren ve kapanış şarkısı olarak karşımıza çıkan bu parçanın, Siobhan'ın en iyi parçalarından biri olduğunu hiç düşünmeden söyleyebilirim. Yankılı vokaller, gitar ağırlıklı altyapısı, birkaç gizemli efekt. Tabi ki şarkının bana göre en can alıcı yönü bunlar değil. Şarkı sözlerinin çok ilginç bir hikayesi var. Sözler her ne kadar İngilizce kelimelerden oluşmuş olsa da, şarkıdaki haliyle aslında pek bir anlam ifade etmiyor. Şarkı tersten çalındığında gerçek "anlamlı" sözlere ulaşılıyor. Hatta köprü kısmındaki sözler, şarkının "düz" halinde "ters" olarak karşımıza çıkan anlamlı sözler aslında. Zaten o kısma dikkat ederseniz vokallerin ters çevrildiğini anlayabiliyorsunuz. Canlı perfomansını da kesinlikle dinlemelisiniz. Eski sevgilimin şarkı hakkındaki "Afrika kabile müziği" yorumunu da eklemeden geçemeyeceğim. Hatta Siobhan'a bu yorumu aktardığımda gülmüştü.

Albüm genel olarak bakıldığında ilk albüme göre çok daha pozitif ve mutlu bir albüm. Melankoli bazı parçalar içerisinde hissedilse de tüm albüme hakim olmamış bu sefer. Maalesef sıradan pop müzik kategorisinde olmadığı için hak ettiği ilgiyi göremeyen albüm, listelerde başarı yakalayamadı. Ancak hayranlar arasında el üstünde tutulduğunu söyleyebilirim. Artık Mutya, Keisha, Siobhan projesi hayata geçmek üzere olduğu için, herhalde uzun bir süre Siobhan'dan solo bir kayıt duyamayacağız.

(8/10)