Lana Del Rey son zamanlarda
hakkında baya konuşulan bir şarkıcı. Farklı tarzı ile hemen bir dinleyici
kitlesine sahip oldu. Bir arkadaşımın isteği üzerine üçüncü albümünü incelemeye
karar verdim.
01 - Born To Die (9/10)
Albüme adını veren ve aynı zamanda ikinci single olarak yayınlanan parça, Bond tarzı
yaylılarla başlıyor. Yavaştan başlayan vuruş ve nefes alıp verir gibi vokaller
şarkının altyapısını hazırlıyor. Derken Lana’nın vokali başladığında, kendinizi
70’lerde bir gece kulübünde canlı müzik dinler gibi hissediyorsunuz. Sesindeki
ağırlık, enstrümanlarla desteklenmiş bu yüzden hiç kulak tırmalamıyor.
Nakarattaki dalgalı vokalleri şarkıya orijinallik katmış. Melankoli havası
şarkı boyunca devam etse de içinizi baymıyor.
02 - Off To The Races (6/10)
Rap gibi söylenen vokallerle
başladıktan sonra daha tiz bir vokalle devam eden şarkı, yine zengin bir
altyapıya sahip. Nakarat kısmında biraz hareketlenip, birkaç vuruş daha
katılıyor altyapıya. Farklı bir prodüksiyonla Lady GaGa şarkısı olabilecek
nitelikte bir parça. Bu özelliğiyle de Lana’nın aslında yaptığı müziğin popüler
müziğe o kadar da uzak olmadığını anlıyoruz. Orkestral bir biçimde sona eren
şarkıda R&B havası da çok iyi bir şekilde yedirilmiş.
03 - Blue Jeans (9/10)
Yine ağır ve kasvetli bir vokalle
karşı karşıyayız. Gitar tınıları arasında, fark etmeden nakarata geçiyor şarkı.
Vokallerdeki tizleşme şarkıyı hatırlaması kolay hale getirmiş. Çekilen aşk
acısı adeta vokallere işlenmiş gibi dinleyenlere kolayca aktarılıyor. Ortalara
doğru hızlanan melodili bölüm, şarkının eksik olduğu hareket öğesini de
tamamlamış. Albümün iddialı parçalarından ve üçüncü single olarak karşımıza çıkıyor.
04 - Video Games (6/10)
Çanlarla başlayıp sonrasına arp
ve piyano ile devam eden şarkı, diğerlerine göre daha yavaş bir tempoda. Yayvan
vokaller en çok bu şarkıda fark ediliyor. Savaş sonrası harabeler arasından
kurtulup hayatta kalmaya çalışan bir insan gibi azimli bir tonla söylüyor
şarkıyı. Şarkı, albümün ilk single'ı olarak yayınlanmış.
05 - Diet Mountain Dew (6/10)
Albümde şimdiye kadar dinlediğim
şarkılar içerisindeki en hareketli olanın bu parça olduğunu söyleyebilirim.
Vokallerde biraz daha mutluluk hakim olmuş bu sefer. R&B vuruşları
hakimiyeti arasında kasvetli melodi ve vokal kombinasyonuna rağmen şarkıda çok
fazla bir ağırlık hissedilmiyor. Köprü kısımlarındaki çocuksu vokaller şarkıyı
havalandırmış. Daha sonra nerdeyse arka plan müziksiz söylenmeye başlanan
nakaratta Lana’nın çıplak sesini duyabiliyorsunuz.
06 - National Anthem (9/10)
Havai fişekler patlıyor. Konuşur
gibi okunan sözlerin ardından, koronun söylediği nakarat geliyor. Verse
kısımlarındaki ağır müzik şarkıya bir asalet veriyor. Nakaratta koro
kullanılması şarkıya eğlenceli bir hava katmış ve nakarat kesinlikle çok fazla akılda kalıcı. R&B vuruşları birçok
şarkıda hissediliyor ancak o sığ ve sıradanlık gitmiş yerine dolu dolu parçalar
gelmiş gibi. İkisini güzel kombinasyonlarla bir araya getirmiş olması Lana’nın
diğer şarkıcılardan ayrılan yanı olmalı. Şarkı albümün öne çıkanlarından ve beşinci single olarak yayınlanmış.
07 - Dark Paradise (9/10)
Tiz vokallerle başlayan şarkıda
yine kasvetli bir hava yakalanmış. Albümdeki şarkılar arasında en akılda kalıcı
ve radyoya uygun nakarata bu parçanın sahip olduğunu düşünüyorum. Korku ve
endişenin üzerine çekilen güven duygusu, bir nebze de olsa içini rahatlatmış
olsa da yine de bir kaygı var vokallerde. Güzel konulu bir video kliple
yayınlanırsa iyi satışlar elde edebilir bence. Yine R&B altyapı zaman zaman
hissedilmekte ve üzerine döşenen yankılı vokaller şarkıya asalet katmayı
başarmış. Şarkının bir de daha tempolu bir demosu bulunuyor, dinlemenizi tavsiye ederim.
08 - Radio (6/10)
Aşırı yavaş vokallerin
kullanıldığı verse kısımları, şarkıya üşengeç bir yapı oluşturmuş. Nakarattaki
kısık sesli tiz vokaller şarkıyı tam olarak ifade etmeye yetmiyor sanki. Şarkıdaki
potansiyel aslında biraz daha farklı olarak ortaya çıkartılabilirdi. Yine de
hafif altyapı kulağa dinlendirici geliyor. “Radio” telaffuzunu çok tuttum.
Ağaçlar arasında bisiklet sürerken kulağında bu şarkı ile insan sonsuza kadar
sürebilirmiş gibi geliyor sanki.
09 - Carmen (4/10)
Ağır devam eden diva şarkıları
gibi başlıyor. Konuşma gibi vokaller şarkının kasvetini biraz da olsa alıp
götürüyor. Nakaratın son kısmındaki “Lightni-i-ing” kısmı hariç nakarat pek
akılda kalıcı gelmedi bana. Albümün filler’ı olmaya aday bir şarkı çünkü öne
çıkan bir bölümü veya prodüksiyonu bulunmuyor. Şarkının bir video klibi bulunuyor ve single olarak da bazı ülkelerde yayınlanmış.
10 - Million Dollar Man (5/10)
Sarhoş vokaller ve müzikal
parçası kıvamında bir şarkı. Altyapıda kullanılan farklı elementler, şarkıyı
diğerlerinden ayırıyor. Bazen kopup gidercesine serbest salınan vokaller, bir
kalp yarasını anlatmakta. Nakarattaki sözler çok basit olmasına rağmen söyleyen
Lana olunca dinleyeni yine de etkiliyor.
11 - Summertime Sadness (6/10)
Lana kırmızı elbisesinden daha
cool değil herhalde. Sade yapıdaki nakarat şarkıya tam uymuş. Nakarat sonrası
biraz hızlanan melodiye rağmen arka plandaki vuruşlar şarkının kasvetinin
dağılmasını engelliyor. Summertime kelimesini “Su-su-summertime” diye söylediği
kısımlar, güzel olmuş. Şarkının sonu ise kesinlikle dinlenmeli, keşke daha uzun
bir bitiş yapılsaydı dedirtiyor insana. Şarkı dördüncü single olarak yayınlanmış.
12 - This Is What Makes Us Girls
(6/10)
Bu kadının hiç mutlu, eller
havaya şarkısı yok mu? Ya da olmayacak mı? Diye soruyorsanız, cevabı bu şarkı
olabilir. Tabi beklediğiniz şarkı türüne de bağlı değişir bu. En azından
nakarat kısmı o kadar iç karartıcı değil. Ve kadının tarzı ve duruşu
düşünüldüğünde hiçbir zaman discolarda bangır bangır çalınan müziklerden
yapmayacaktır zaten. Bu şarkıyı söylerken acı çeken kadın vokallerini
duyamıyoruz. Şarkıyı diğerlerinden ayıran en büyük özellik de bu.
13 - Without You (7/10)
Lana tekrar acı çekmeye başlıyor.
Hangi kafayı yaşıyor bilmiyorum ama nakaratta ne anlatmak istiyorsa hislerinin
tamamı dinleyenlere geçebiliyor. Zaten birçok şarkıda kelimeleri bile kendi
içinde melodilendirmesi onları akılda kalıcı hale getirmiş. Ayrıca çoğu şarkıda
benzer vuruşlara sahip altyapıyı kullandığı anlaşılıyor. Şarkıyı kurtaran
nakarat olmuş.
14 - Lolita (4/10)
Abartılı hazırlanmış bir altyapı
daha. Vokallerin agresifliği bir süre sonra fazla geliyor. “Hey Lolita Hey”
kısımları bir korku filminin cinayet sahnesi replikleri gibi ürkütüyor insanı.
Nakaratta hecelediği kelimeler ve üst üste vokal karmaşası şarkıyı biraz
kompleks hale getirmiş. Parçayı özümsemek isteseniz bile sizi zorluyor.
15 - Lucky Ones (6/10)
Western şarkısı gibi başlayıp
sonradan karakter kazanan şarkının bir tek nakaratındaki zengin altyapıyı
sevmedim. Fazla prodüksiyon kurbanı olmuş bence. Garip baykuş sesleri ve
korkutucu davullar yerine tüm şarkı boyunca akustik bir hava hakim olsaydı
kulağa daha hoş gelebilirdi bence. Tiz vokaller yeterince yorucu olabiliyor
zaten. Final kısmı bir filmin kapanış müziği olabilecek kadar güzel ama.
Albümün genelinde hakim olan
kasvetli, ağır hava ve Lana’nın sarhoş ve yayvan vokalleri tarzının altyapısını
oluşturmuş. Bu albümle çıkışını çok iyi yaparak birden dikkatleri üzerine çeken
Lana acaba sonraki çalışmalarında da bu tutumunu sürdürebilecek mi? Her ne
kadar ondan “Judas” tarzında şarkılar duyamayacak olsak da, vokallerini daha
sakin altyapılarda da gösterebilirse çok daha iyi olabilir bence. Ondan
orkestral şarkılar dışında, daha kolay dinlenebilen çalışmalar da duyabilmek
dileğiyle. Yine de dinlediğim tarza biraz uzak kaldığı için birçok şarkıya alışmak zaman alıyor. Ancak birkaç dinleyişten sonra favoriniz olabilecek şarkılar albümde mevcut.
(6,5/10)